((SİTEYE_GİRİŞ))

 Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır

Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yarim kara topraktır

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır

Adem'den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyva yetirdi
Hergün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yarim kara topraktır

Karnın yardım kazma inen belinen
Yüzüm yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yarim kara topraktır

İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört boston verdi
Benim sadık yarim kara topraktır

Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Topraktan ayrılsam nerde kalırım
Benim sadık yarim kara topraktır

Dileğin varsa dile Allah'tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş Hakk'tan
Benim sadık yarim kara topraktır

Hakikat ararsan açık bir nokta
Allah kula yakın kul da Allah'a
Hakk'ın gizli hazinesi toprakta
Benim sadık yarim kara topraktır

Bütün kusurlarım toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarım gözlüyor
Benim sadık yarim kara topraktır

Her kim ki bu sırra olursa mashar
Bırakır dünyaya ölmez bir eser
Gün gelir Veysel'i bağrına basar
Benim sadık yarim kara topraktır

Alhaslı aşiretinin Barazi olduğu, Siverek’ten Elbistan’ın Sevdilli Büyükköy’e (Gundigır) ve Arga’nın Harınuşağı köyleri sınırlarına takriben 150–200 yıl önce yerleştiği bilinmektedir. Halen Siverek ilçesinin Bucak bölgesi içinde “Alhas” adlı bir köy bulunmaktadır.
Elbistan Alhas köyleri ise Sevdilli (mezraları Han, Pasolar, Digır, Kamolar, Maltoplar, Dangolar ve Gölpınar), Yalak, Beştepe (mezrası Şerefli), Kösolar, Aktil (mezraları Kocapınar ve Serçekuyusu), Yenisöğüt (mezrası Karakuyu), Toprakhisar, Yapılıpınar, Yazı ve Deretopallı’dır. Ayrıca bu köylerden zamanla Arguvan ilçesi Atma aşireti içerisindeki Alhasuşağı köyü, Hekimhan ilçesi Hacılar ve Dereköy, Gürün ilçesi Alacamezar, Yuva, Yaylacık, Sarız ilçesi Söbeçimen ve Örtülü ve Elbistan’ın Körücek, Afşin’in Berçenek ve Çomu köylerinde yoğun olarak Alhas’lılar yaşamaktadır.
1960’lı yıllardan itibaren ekonomik nedenlerden ötürü köylerimizden İstanbul, İzmir, Elazığ, Ankara, Mersin, Zonguldak, Giresun, Samsun ve Trabzon illerine genellikle seyyar satıcı olarak göç edilmeye başlanmıştır. 1978 Maraş olayları ve 12 Eylül darbesi sonrası ise genellikle siyasal nedenlerle başta İngiltere olmak üzere Almanya, Fransa, Hollanda, İsviçre ve Norveç gibi ülkelere zorunlu olarak insanlarımız gitme durumunda kalmışlardır. Yani, kısaca açıklanan nedenlerden dolayı aşiretimizin büyük bir kesimi halen belirtilen ülkeler ile Türkiye’deki çeşitli illerde yaşamlarını sürdürmektedir. Alhas’ın Elbistan yöresine yerleştiği evrede Sünni (Hanefi) olduğu ve Elbistan’a yerleştikten sonra Alevileştiği ileri sürülmektedir. Nitekim Alhas’ın Elbistan’a yerleşimiyle ilgili iki önemli söylence bulunmaktadır. Bunları kısaca size aktarmak isterim.
 
Birinci söylenceye göre Alhas’ın yerleşmiş olduğu araziler, o dönemde yörede etkinliğini sürdüren “Kısık Ağa” adlı bir şahsa aittir. Kısık Ağa Alhas’ın kendisinin arazisinin işgalini önlemesi için dönemin yargılamalarını yapan Maraş Kadı’sına başvurmuştur. Başvuru sonrası,  Kısık Ağa kadıya bir şekilde ulaşarak kararının kendi lehine olmasını temin etmeye çalışmıştır. Bunun üzerine Kadı, Kısık Ağa’dan sağladığı menfaat nedeniyle “Mülk Bozabalı’nındır” şeklinde kararını açıklayacağını Kısık Ağa’ya söyler. Bunu öğrenen Alhas, yargılamanın yapıldığı gün Kadı’nın kapısında Kısık Ağa’yla karşılaştığında selamlaştıktan sonra Kısık Ağa’ya dönerek:
 
“Sen koskoca Kısık Ağa’sın, senin üzerinde boz bir aba benim üzerimde ise arazilerini işgal eden bir adam olarak sako (palto) olmasını içime sindiremiyorum” diyerek paltosunu çıkarıp Kısık Ağa’ya giydirmiş ve Kısık Ağa’nın boz abasını da kendi giymiştir. Birlikte Kadı’nın huzuruna çıktıklarında, Kadı “Mülk Boz abalınındır” diyerek kararı Alhas’ın lehine vermiştir. Bunun üzerine Kısık Ağa Alhas’a dönerek “Senin gibi zeki bir insanın arazimde kalmasının benim için bir sakıncası yoktur” demiş ve araziyi Alhas’ın kullanımına bırakmıştır.
  İkici söylenceye göre Sünni mezhebinden olduğu ileri sürülen Alhas, Elbistan’ a yerleşiminden hemen sonra Devriçivin köyünde yaşamakta olan Dede’nin evine oğullarıyla birlikte ziyarete gider. Ziyaret esnasında Dede, Alhas ve oğullarına bir oğlak keser. Oğlak tüm olarak kaynatılır ve bulgur pilavı üstünde ikram edilir. Sofra kurulduğunda, hizmet eden kişi oğlak eti yenilirken kemiklerinin incitilmemesini ister. Alhas’ın oğullarından sakar olanı, bu uyarıya rağmen oğlağın kaval kemiklerinden birisini kırar. Sofra toplanacağı sırada Dede hizmet eden kişiye oğlağın derisi içine sofradaki kemiklerin konulmasını ister. Hizmetkâr Dede’nin söylemini yerine getirdikten sonra Dede, elinde bulunan asasını yere vurarak “Tay” der. Bunun üzerine oğlak ayağa kalkar ve yürümeye başlar. Dede oğlağın topalladığını görünce “Seni topal eden topal olsun” şeklinde bedduada bulunur. Alhas, oğulları ile atlarına binerek Devriçivin’den ayrılıp Digır’a giderken Alhas’ın oğlağın kemiğini kıran oğlu attan düşer ve oğlağın kemiğinin kırıldığı yerden kendisinin de ayak kemiği kırılır. Dede’nin kerametine inanan Alhas, ona biat edip Hanefi inancından ayrılarak Alevileşir.
 Birinci söylence yaşlılarımız tarafından anlatıla gelen doğruya yakın bir söylence olarak düşünülebilir. İkinci söylencenin gerçeklikle bağdaşmadığını lise yıllarımdan itibaren düşünmüşümdür. Şöyle ki;  Alhas’ın Elbistan’a yerleşme tarihi 1800–1850 yılları arasıdır. Bu dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun hilafet ile yönetildiği dönemdir. Bilindiği üzere hilafet, Hanefilik (Sünnilik) inancının baskın olduğu bir yönetim biçimiydi. Hilafet’in baskıcı döneminde Alhas aşiretinin hâkim olan Hanefilik (Sünnilik) inancından, ezilen ve baskı gören Alevilik inancına geçmesi pek de mantıklı değildir. Alhas’ın yöreye yerleşiminden uzun süre sonra çevresindeki Alevi inancındaki Kürt aşiretlerinden etkilenerek zaman içinde değişim göstermesi doğal karşılanabilir. Çünkü din ve inançların üst yapı kurumu oldukları tartışmasız bir olgudur. Dialektik gereği yer, zaman ve koşullara bağlı değişim doğaldır. Ancak, yaşlılarımızın bize anlattığına göre Alhas, Elbistan’a yerleşmesinden hemen sonra Alevileşmiştir.
 Bu durumda şu hususları irdelemekte ve tartışmaya açmakta yarar görüyorum. Alhas aşireti Barazi’dir. Baraziler ise Kuzey Irak’ta Sincar ve Şengal yöresinde yaşayan Ezidi Kürt aşiretleridir. Bu husus Fransız yazar Lescot’un Avesta yayınlarınca yayınlanan “Yezidi Kürtler” adlı kitabında açıkça anlatılmaktadır. Yazar, 1936-1938 yılları arasında Suriye, Kuzey Irak ve Hakkari yöresinde yaptığı araştırmalarda Irak’ın Sincar ve Şengal yöresindeki Yezidi (Ezidi) Kürt aşiretlerini sayarken Baraziler’den ve Hasenan aşiretinden bahsederek bunların buradan Urfa yöresine göç ettiklerini anlatmaktadır. Yezidi olarak Siverek’e göç eden Barazi olan Alhas ve Hasenanlar, yöredeki Hanefi inancından etkilenerek süreç içinde Hanefileşmişlerdir. Alhas’ın Elbistan’a gelen kolunun ise kanımca Zerdüşt (Ezidi) olarak geldiği ve Elbistan’da Alevileştiği akla ve mantığa uygun düşmektedir.
  Bilindiği üzere Anadolu Aleviliği diye adlandırılan Fırat Havzası’nda (Sarız, Maraş, Malatya, Sivas, Tunceli, Elazığ, Erzincan, Varto, Hınıs, Aşkale, Bingöl) yaşayan Kürt-Alevi aşiretlerinin inancıyla, diğer yörelerde yaşayan Alevilerin inancı birbirinden farklıdır. Yani, Zerdüştlükten kaynaklanan Kürt-Alevi aşiretlerinin inanç ve yaşam biçimiyle Türk ve Arap Alevilerin yaşam ve inanç biçimleri arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Fırat Havzası’nda yaşanan Aleviliğin düşünsel zenginliği ve hümanistliği, olaylara yaklaşımındaki bakışı ve değerlendirişi, bilimselliği ve akılcılığı ön planda tuttuğu bir gerçektir 
Sonuç olarak, Alhas aşiretinin inançsal kökeninin Zerdüşt olduğu ve Zerdüştlükten Alevileştiği düşüncesi bana daha mantıklı gelmektedir. Aşiretimizin tarihçesini sağlıklı bir şekilde öğrenmemiz gerektiğini siz dostların hoşgörüsüne sığınarak vurgulamak isterim.
Alhaslı aşiretinin Barazi olduğu, Siverek’ten Elbistan’ın Sevdilli Büyükköy’e (Gundigır) ve Arga’nın Harınuşağı köyleri sınırlarına takriben 150–200 yıl önce yerleştiği bilinmektedir. Halen Siverek ilçesinin Bucak bölgesi içinde “Alhas” adlı bir köy bulunmaktadır.
Elbistan Alhas köyleri ise Sevdilli (mezraları Han, Pasolar, Digır, Kamolar, Maltoplar, Dangolar ve Gölpınar), Yalak, Beştepe (mezrası Şerefli), Kösolar, Aktil (mezraları Kocapınar ve Serçekuyusu), Yenisöğüt (mezrası Karakuyu), Toprakhisar, Yapılıpınar, Yazı ve Deretopallı’dır. Ayrıca bu köylerden zamanla Arguvan ilçesi Atma aşireti içerisindeki Alhasuşağı köyü, Hekimhan ilçesi Hacılar ve Dereköy, Gürün ilçesi Alacamezar, Yuva, Yaylacık, Sarız ilçesi Söbeçimen ve Örtülü ve Elbistan’ın Körücek, Afşin’in Berçenek ve Çomu köylerinde yoğun olarak Alhas’lılar yaşamaktadır.
1960’lı yıllardan itibaren ekonomik nedenlerden ötürü köylerimizden İstanbul, İzmir, Elazığ, Ankara, Mersin, Zonguldak, Giresun, Samsun ve Trabzon illerine genellikle seyyar satıcı olarak göç edilmeye başlanmıştır. 1978 Maraş olayları ve 12 Eylül darbesi sonrası ise genellikle siyasal nedenlerle başta İngiltere olmak üzere Almanya, Fransa, Hollanda, İsviçre ve Norveç gibi ülkelere zorunlu olarak insanlarımız gitme durumunda kalmışlardır. Yani, kısaca açıklanan nedenlerden dolayı aşiretimizin büyük bir kesimi halen belirtilen ülkeler ile Türkiye’deki çeşitli illerde yaşamlarını sürdürmektedir. Alhas’ın Elbistan yöresine yerleştiği evrede Sünni (Hanefi) olduğu ve Elbistan’a yerleştikten sonra Alevileştiği ileri sürülmektedir. Nitekim Alhas’ın Elbistan’a yerleşimiyle ilgili iki önemli söylence bulunmaktadır. Bunları kısaca size aktarmak isterim.
 ARASTIRMACI WEPMASTER ALHASLI TOLGA BEKTAŞ DOGAN 0544 303 91 54  0538 514 67 78